Bu yazı aslında üniversite de hocamın verdiği bir ödev doğrultusunda hazırladığım bir araştırma sonucu ortaya çıkmıştır.Kim ne derse desin kim neyi savunursa savunsun küreselleşme olgusu milletlerin öz kültürlerine bir saldırı ve bir baskıdır.
KÜRESELLEŞME
Küreselleşme olgusunun ortaya çıkışıyla birlikte derinden etkilenen yaşamımızın,ahlaki ve manevi kapsayan insani boyutunda, birçok değişimlerin süregeldiğini görmekteyiz. İnsanların çoğu,manevi değerlerini genç nesillere aktararak, bunları, yarınlara taşıyabilme isteği içerisindedirler.Oysa günümüzde değişen sosyal yapı bazı değerlerin dönüşmesini gerektirmektedir.
Evrensel yaşam standardını yakalamaya çalışırken kendi kimliğimizi oluşturan geleneksel ve yerel yaşam biçiminin yanı sıra, değerlerimiz de değişimlere paralel olarak dönüşümde ,yeniden yapılanma sürecine girmektedir.Bu nedenle, geçmiş zamanla gelecek arasında uyumlu geçişi sağlayacak uyarlamalar, kişinin ruhsal sağlığı göz ardı edilmeden, yaşam boyu eğitim çerçevesi içinde ele alınmalıdır.
KÜLTÜR
İnsanın ‘kültürel yapı’ olarak adlandırabileceğimiz bir yaşam deneyimi,biyolojik yaşamını aşan bir uygarlık uyum mekanizması vardır.Kültür,insanın doğal yaşamda ürettiği,yarattığı her şeydir.Ayrıntılara girecek olursa ‘kültür,dili,dini,sanatı,yaptığımız her şeyi içine alan karmaşık bir varlık alanıdır.Gözle görülmeyen,elle tutulmayan bu bağları insanlar eğitimle öğrenir;dil ve iletişimle kurar ve sürdürür.
Özetle bilimsel anlamda kültür,toplumun üyesi olarak insanın,yaşayarak,yaparak öğrendiği ve öğrettiği maddi ve manevi her şeyden oluşan karmaşık bir bütündür.’
Küreselleşme ve Kültür
Merakını giderme ve var olanı keşfetme isteği ile hareket eden insanın yerel kültürel özellikleri yanı sıra, dışa açılma sonucu “küresel nitelikler” de geliştirdiğini söyleyebiliriz.”Şimdi ve burada” olarak kendini ve kendi olmayanla çeşitli biçimlerde kurduğu ilişki ağları içinde yaşayan insan,ilk olarak yerel ve bölgesel kültürde ve aynı zamanda küreselleşmenin getirdiği koşullarda küresel kültürün öznesi olarak yaşamaya zorlanmaktadır. Var olanın mantığını kavrama yolu olan felsefe,insan dünyasında belirleyici rolü olan kavramlar üzerinde ayrıntılı bir biçimde düşünmemizi sağlarken kültürün bir ögesi olarak görülebilir.
Felsefe şu soruları yöneltebilir;
1:Kültür gerçekten küreselleşiyor mu yoksa özellikle bir kültürsüzleşme söz konusu mu?
2: Küreselleşmenin kültür üzerindeki etkileri nelerdir?
Bireylerin somut veya sanal gerçeklik üzerinden başka insanlarla toplumsal ve/veya kurumsal bir araya gelmesini anlamı olan küreselleşme sürecinde oluşturulan ilişkiler insanları dil,kültür maddi ve manevi değerler açısından etkilemektedir.Yerelliğin korumalı ortamında dar kapsamlı yatay ve dikey kültürel ilişkiler içinde “özne” olarak var olduğunun farkında olmayan birey küreselleşme koşullarında edilgin kılınan bir “nesne” haline gelmektedir.İnsan bu ortamda seçici veya edilgin olarak rol almaktadır.
Teknoloji ve Değişim
Kültürel değerlerin önceliklerinin değişimine neden olan en önemli faktörlerden biri de teknolojidir.
Teknolojinin hızla arttığı son yıllarda telefon,televizyon,sinema,internet,bilgisayar vb. görsel ve sözel kitle iletişim araçları yerel değerlerin bir pota içinde erimesine ve ortak davranış,biçim,tutum ve kavramların ortaya çıkmasıyla yeni bir kültür gibi gözüken bir yaşama biçiminin oluşmasına neden olmaktadır.İnsanların yaşamlarına anlam veren bu yeni oluşumun yansımasını müzik,edebiyat,dans,spor ve oyun alanlarında,çevre düzenlemesinde,eğitim ve eğlence sektöründe,turizm seçeneklerinde,ev düzenin de ve aile yapılarında izleme olanağı bulmaktayız.Yeni teknoloji ve tüketim ekonomisiyle mevcut eğerler geçerliliğini kaybetmektedir.
Teknolojinin özgür kılma özelliği toplumun ahlaki tutum ve inançlarını etkileyerek,insanların kişilik özelliklerine bağlı olarak farklı tepkiler göstermelerine yol açmaktadır.İnsanlar davranışlarında ellerinde olmayan bu değişime ayak uydurma veya direnç gösterme arasında ikilem yaşamaktadırlar.
Kitle İletişim Araçları ve Toplumsal Değişim
Bu araçlar günümüzde tüm ülkeleri etkilemiş ve toplumda değişimlere yol açmıştır.Kitle iletişim araçları toplumu etkilerken olumlu ve olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Radyo,gazete, dergi,televizyon ve telefonlar toplumsal mirasın nesilden nesile aktarılmasında, toplumsal normların pekiştirilmesinde, kamuoyu oluşturmada, düşünce birliği yaratmada, yurttaşları bilinçlendirerek kamu yönetimini kolaylaştırmayı sağlaması genelde olumlu etkileri arasında sayılabilir.
Diğer yanda kişileri edilgen kılarak reklamlar ve model olma, yabancı dizilere öykündürme yoluyla, toplumun düşünme alışkanlıklarını ve davranışlarını olumsuz etkilemesiyle de yerel/ulusal kültürün yozlaşmasına neden olmaktadır.
Daniel Lerner (1966),1940-50 yıllarında bir kısını Türkiye’de yaptığı kapalı toplumların modernleşme süreçlerine ilişkin araştırmalarında,kitle iletişim araçlarını (resimli basın,sinema filmi ve radyo) izleyen kişilerin geleneksel düşünce ve davranış kalıplarını bıraktığını, yeni fikirler geliştirdiğini, köyden kente göçe özendirildiğini gösteren bulgular elde etmiştir.
Popüler Kültür ve Toplumsal Değişim
Popüler kültür bir kavramsal kategoridir. Popüler kültürün özellikleri; büyük heterojen grup merkezli olması, sürekli değişiyor olması, kentsel kesim tabanlı olması ve para ekonomisine dayalı olarak gözlemlenebilir. Popüler kültürün ortaya çıkmasında, etkili olabilecek popülerler etmenler kullanılır: popüler sporcu, sanatçılar, popüler yapılan fikirler ve ideolojiler, popüler televizyon programları, popüler magazin ve dergi kahramanları veya popüler politikalar bunlardan bazılarıdır. Popüler kültür bir diğer özelliği hızlı çabuk kullanan ve hızlı tüketilen bir kültür olmasıdır.
Popüler kültürün bir ürünü olan Selfie, Selfie(Kişinin kendi fotoğrafını çekerek, sosyal medyada paylaşması ) olarak tanımlanmaktadır(Bulut, 2014). Selfie , OxfordÜniversitesi tarafından 2013 yılının kelimesi seçilen ve İngilizce sözlüğe eklenen bir kelimedir.(Şentuna, 2014 ).
2014 yılında da Türk Dil Kurumu tarafından "selfie"ye karşılık olarak "özçekim" kelimesi kabul edilmiştir(wikipedia, 2014).
Amerikan Psikiyatri Birliği(APA)‟nin araştırmasına göre selfie ve fotoğrafını çekip internete koyma „‟ ruhsal bir bozukluk‟‟ olarak tespit edilmiştir. Hastalık literatüre „‟ selfitis‟‟ olarak geçmiştir. Selfitis hastaliği, kişinin obsesif – kompulsif arzulari doğrultusunda, kendi fotoğrafini çekip sosyal medyada paylaşması anlamına gelmektedir. Selfitisin temel sebebinin :‟ özgüven” eksikliği olduğu vurgulanmaktadır.
Amerikan Psikiyatri Birliği ( American Psychiatric Association) , selfie’yi ,‟resmen” bir akil hastalığı ya da davranış bozukluğu olarak tanımlamıştır.
Küreselleşmenin Kültürümüze Etkisi
Amasya Belediyesi, Yeşilırmak kenarına bir elinde kılıç, diğerinde cep telefonu ile 'Selfie‘yapan şehzade heykeli dikti. Belediye Başkan Yardımcısı Osman Akbaş, büyük ilgi gören heykelin herhangi bir şehzadeye ait olmadığını söyledi.
Teknoloji ve değişimde de bahsedildiği üzere bu örnekte çevre düzenlemesine iyi bir örnek olmuştur,fakat sonrasında gelişen olaylar bu heykelin ilk olarak telefonunun kırılması sonra telefon ve kılıcının kırılması.Yine 2016 yılında benzer bir olayın yaşanması ile insanların ellerinde olmadan, eski kültürüne sahip çıkanlar ve küreselleşmeye ayak uyduranların birbirlerine farklı tepkiler göstermelerine yol açmıştır.
KPSS sınavında, adaylara “Günümüzde yaygın olarak kullanılan ‘selfie’ kelimesinin TDK tarafından belirlenen Türkçe karşılığı hangisidir?” sorusu yönetildi. Sorunun doğru cevabı ise “özçekim” olarak verildi. TDK Bilim Kurulu, tüm dünyada çılgınlık haline gelen “selfie” kelimesine Türkçe karşılık bulmak için, çalışma başlatmış, Facebook sayfasından, telefon ve mail yoluyla öneriler almıştı. Önerilen 5 karşılıktan en fazla oyu alan “özçekim”i “selfie”ye karşılık olarak kabul etmişti.
Küreselleşmenin Getirdiği Değişimler ve Değerler
Bu değişimler sonuç olarak bireye kendisini boşlukta hissederek, kendi isteği dışında etrafta savrulduğu duygusunu yaşatmaktadır.Çok sık duyduğumuz ‘bunları neden aldığımı bilmiyorum, hiç gereği yoktu’ ifadesi, bireyin kendinin de anlamsız bulduğu bir durumu dile getirmektedir.
Yapılan bir seçimin nedeni olmadığında, insanın, düşünen bir varlık olarak özgür iradesini kullandığını söylemek mümkün değildir.Kişi adeta robotlaşmış, değer üretemez hale gelmiştir.Bu gibi değerlerin yitirilmesi, yaşamın anlamını yitirmek demektir.
Bu gelişmeler sonucunda yepyeni topluluklar, bireyselliği ön plana çıkaran alışılmış, belirsiz beraberlikler ortaya çıkmaktadır.
İşte küreselleşmenin getirdiği tüm bu değişimler birey olarak değil Türk kültürünün tamamının değişmesine ve Türk insanının çekimser .kötümser , korku dolu bir hayat sürmesine ve dünya toplumu içerisinde yok olmasına neden olmaktadır.
Bu bağlamda devletin yürütmesi gereken politikaların değişmesi gerekmektedir.Bu politikalar ne olabilir? Örneğin aile kurumunun gelişmesinin ve çocukların kültür anlamında doğru yetiştirilmesinin en önemli koşulu annedir.Anne doğru yönlendirme ve doğru kültürel eğitimler ile çocuklarına daha faydalı ve daha doğru öğretiler sunabilir.Sonra babaların bu eğitimleri aynı şekilde alması ve çoğu zaman çocukları ile vakit geçirmelerinin zorunluluğunu kavramaları gerekmektedir.
Tabi birde okullar ve öğretmenler var. Bu eğitim kurumları çocukluk hayatımızın en önemli 12 senesin de belki de aileden çok yer kaplamaktadır. Bu anlamda bu kültür eğitimlerinin tam anlamıyla bütün öğretmenlerin kavraması gerekir. Tabi ki bunlar benden önce sözde siyasetçilerin,Bakanlar Kurulu ve devlet adamlarının alması gereken kararlardır.
Yorumlar
Yorum Gönder